Nesnenin, büyü ile ortaya çıkan sanatın, bir elemanı oluşu ve sanat tarihindeki yolculuğu, ilk defa Şaman büyücüsünün ayinindeki ritüel obje konumuyla başlamış olmalıdır. Pratik yaşam geliştikçe insanoğlunun yaratımı nesneler, fonksiyonelliklerinin yanı sıra sanat /büyü objesi olma özelliklerini korurlar. Bu nedenle sanattaki nesne simgeciliği aynı zamanda nesnenin konvansiyonel (bir geleneği sürdüren) kullanımıdır. Bu çalışma, resim sanatı nesne simgeciliğinde güçlü Kuzey geleneği içinden bir sanatçının, Jan van Eyck’ın, üzerine çok sayıda yorum yapılmış ünlü tablosu, Arnolfini’nin Düğünü (Evliliği) eserini, J. Gage’in Renk ve Kültür (Colour and Culture) çalışmasındaki analojik[1] yorumu ile ele alır. Gage, iki referans noktasından yola çıkarak van Ecyk’ın tablosunda simya çözümlemesi yapar. Gage’in simya yorumunu kabul ettiğimizde resmin iç-yüz anlamı ‘gizemli inisiyasyon’ olarak belirir. İnisiyasyon çeşitli aşamalardan geçerek üstün vasıflara erme ritüeli olup, tüm mitoloji ve dinlerde karşımıza çıkanbaşat öge, yeniden-doğum arketipi (ilk-imge)’dir (Campbell, 2014; cilt:1). Jung’a göre bir arketip çağlar geçse de tüm insanlık için aynı kalır, sadece biçim ve isim değiştirir. (Jung, 2003). Yirminci Yüzyıl sanatında “Arnolfini’nin Düğünü”ndeki imânın (iç-yüz anlamının) izleri sürülebileceği gibi günümüz kimi ready-made yerleştirmelerinde de aynı anlam bağı aranabilir. Günümüzde sanat primitiften çok daha fazla beslenmektedir. Bu da konvansiyonelin köklerine dönmektir. [1] Panofskyci yöntemle ön-ikonografik çözümleme eserin dış-yüz okuması, ikonolojik çözümleme eserin dış-yüz okumasının anlam bağının kurulması, analoji eserin iç-yüz anlamının deşifresi olarak ele alınmıştır.
Alan : Güzel Sanatlar; Mimarlık, Planlama ve Tasarım; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|