İlk örneklerini XI. asırda vermeye başlayan klasik Türk edebiyatında aşk, sevinç, özlem, heyecan vb. duyguların sevkiyle yazılmış lirik şiirler; edebiyatın ahlâkî yönünü vurgulayan hikemî eserler; Hz. Peygamber, bazı din ve devlet büyüklerine duyulan muhabbetin sonucu kaleme alınan övgü dolu manzum ve mensur metinler önemli bir yekûn teşkil eder. İnsanın hislerine hitap eden, beğeni ve takdirini amaçlayan bu edebî mahsullerin gölgesinde kalmış olsa da ihmal edilmemesi gereken bir de hiciv edebiyatımız vardır. Gerek sosyal ve siyasî hadiselerin tesiri gerek şahsî husumetlerin etkisiyle vücuda getirilen hiciv numunelerine ilk olarak XIV. ve XV. asırlarda kaleme alınan eğitici eserlerde rastlanmaktadır. Özellikle XVI. asırdan itibaren hiciv edebiyatı ürünleri ve temsilcilerinde mühim bir artış görülmektedir. XVII. yüzyıl ise Türk hiciv edebiyatının en renkli simalarının yaşadığı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Başta hem kaside hem de hiciv alanında edebiyat tarihimizin en meşhur şairlerinden Nefʻî olmak üzere Kaf-zâde Fâizî, Ganî-zâde Nâdirî, Veysî, Nevʻî-zâde Atâyî, Mantıkî, Riyâzî, Fehîm, Bahâyî, Tarzî, Tıflî bu asrın hiciv ve hezel sahasında şiirler kaleme almış şahsiyetleridir. Bunlar içinde Küfrî-i Bahâyî’nin ayrı bir yeri vardır. Bahâyî, Dîvân’ ının hemen hemen tamamını hiciv, hezel ve küfür ihtiva eden manzumelere ayırmıştır. Ayrıca şair bununla da yetinmemiş, mesleği olan müneccimlik gereği hazırladığı Takvîmü’l-Kavîm ( Ahkâm-ı Külliye ) adlı mensur eserini de hiciv ve tehzile tahsis etmiştir. Bu çalışmada, başta şairin hayatı üzerinde durulacak, eserlerinin nüshaları ve muhtevası incelenerek Takvîmü’l-Kavîm ve Dîvân-ı Hezeliyyât ’tan örnekler sunulacaktır.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|