Firdevsî-i Rûmî Süleymân-nâme-i Kebîr adlı hacimli eserini 15. yüzyıl sonlarında yazmaya başlamıştır. Manzum ve mensur bölümlerden oluşan eser genel olarak Süleyman peygamberin hayatını anlatmaktadır. Eserde anlatılan hikâyeler çoğunlukla sözlü kaynaklardan alınmıştır. Yazılı kaynaklar ise genellikle Farsça ve Arapçadır. Eserin yazıldığı dönem, tercüme faaliyetlerinin yoğun olduğu bir dönemdir. Türkler Anadolu’ya yerleştikten sonra Farsça ve Arapça ile münasebetlerde bulunmuş ve bu dillerden oldukça etkilenmiştir. Bu dillerden pek çok eser Türkçeye tercüme edilmiştir. Tercüme yapılırken kaynak dildeki ifade korunmaya çalışılmış; bu durum da kimi zaman Türkçenin cümle yapısına aykırı örnekler ortaya çıkarmıştır. Süleymân-nâme-i Kebîr’de de Türkçenin tamlama ve cümle yapısına aykırı olan ve çeviri öğesi olduğu düşünülen pek çok yapı tespit edilmiştir. Bu öğeler genellikle sözcük düzeyinde öğelerdir. Sözcük düzeyinde veya tamlama düzeyindeki çeviri öğeleri belirlenirken kaynak dilin hangisi olduğunu belirlemek zordur. Çünkü toplumların duygu ve düşüncelerini ifade şekli genelde birbirine yakındır. Her dilin kendi deyimleri, atasözleri ve kelime grupları vardır. Türkçe, Arapça ve Farsça gibi birbirine yakın coğrafyalarda konuşulan ve köklü bir geçmişi bulunan dillerde çevirinin ilk olarak hangi dilden yapıldığını veya çeviri olup olmadığını tespit etmek ise daha da zordur. Çalışmamızda Süleymân-nâme-i Kebîr’de yer alan bazı kelime grupları ve cümleler ele alınmış ve bunların çeviri öğesi olup olmadıkları üzerine düşünülerek bazı sonuçlara ulaşılmıştır.
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|