Eskiçağ’ın sonundan yirminci yüzyılın başına kadar Selanik şehri çeşitli bulaşıcı hastalıklar ile savaşmak zorunda kalmıştır. Dördüncü yüzyılın sonuna doğru, Kapadokya’daki Kayseri piskoposu Vasil, Roma askerî hastahanesi valetudinarium’dan esinlenerek yoksullar için bir hastane, diğer metropoller de onu örnek alarak birer xénon kurmuşlardı. Bu gelişmeler çerçevesinde, Sela nik’te yedinci yüzyılda Aziz Dimitri Kilisesi yanında bir hastane açılmıştı. Burada kullanılan ilaçlar grekoromen dünyasında kullanılan ilaçlardı. Hippokrates ve Theofrastos’un ve daha sonra Dioskorides ve Galenos’un, bütün Akdeniz bölgesinin, Afrika’nın, Ortadoğu’nun ve hatta Endonezya’nın drogları kullanılmıştı. Orta Çağ’da Bizans imparatorluğu Doğu’nun tıp bilgisine açıktı. Antakya’da Siméon Seth (11.yüzyıl), İskenderiye’de Nicolas Myrepsos (13.yüzyıl) yeni drogları tanıttılar. Araplar ve daha sonra Bizanslılar tarafından damıtma yoluyla elde edilen uçucu yağlar Yunanistan’da da kullanılmaya başlandı. Selanik’e gelince,12.yüzyılda Normanlar tarafından yıkılan Kilise hastanesinde şarap kuvvet verici ve dezenfektan olarak, eski ilaçlar uçucu yağlar ilave edilerek kullanılmaktaydı. Paleologlar zamanında (1261-1453), Joseph bir tıp ve eczacılık ansiklopedisi hazırlarken, tüccarlar ve denizciler limandaki Venedik ospizzi’lerinde tedavi edilmekteydi. Osmanlı döneminin ilk yüzyıllarında, Yunanca yazan ve konuşan hekimler, Bizanslı yazarların eserlerini tercih etmekteydi. Bu eserlerde, gelenek ile tecrübe içiçeydi. Bu çerçevede, Bizans hastane geleneği büyük şehirlerde ve özellikle Mont Athos’daki ve Météores’deki manastırlarda sürdürüldü. Bu dö nemde Selanik ile ilgili bilgiler oldukça azdır. Evliya Çelebi, 1668’de Roma sarayı yıkıntılarının yakınında, piskoposluğa bağlı bir Yunan ortodoks hastane sinden bahseder. Ondokuzuncu yüzyılın başında bu kurum yakınındaki daha büyük bir binaya geçmiş ancak 1840’da eski parlaklığını kaybetmiştir. Diğer taraftan, Beyaz Kule’nin yakınında, vebalılar için bir ev vardır ancak onsekizinci yüzyıl sonunda önemini kaybetmiştir. Sayım defterlerinde 1830’a doğru Osmanlı tebası Rum ortodoks iki hekim, dört ilâç (eczacı), bir ispenciyar ve elli kadar aktar kayıtlıdır. Tedavide reçete defterlerindeki (iatrosophia) tav siyelere uyulmaktadır. 1818’de Denys Pyrrhus, L Brugnatelli’nin Pharmacopée Générale adlı eserini çevirerek İstanbul’da yayımladı. Bu, sadece eczacılığı ko nu alan ilk Yunanca kitap did ve Selanik’te oldukça çok satılmıştı. Selanik’teki Yahudi doktorlar, hem grekoromen hem Endülüs kaynaklı İslam tıbbı hem de Rönesans tıbbı konusunda bilgi sahibiydiler. Genellikle üniversite eğitimi almışlardı. Onyedinci yüzyıl pratisyenleri daha gösterişsiz olmakla birlikte nitelikli hekimlerdi. Çöküş, 1840’lardan itibaren başladı ve popüler tedavinin bilimsel eserlere girmesine sebep oldu. Selanik’teki diğer cemaat ler hakkında az bilgi vardır. 1712 tarihli bir kaynak, bir medresede hıfzıssıhhat ve tedavi dersleri verildiğini yazmaktadır. Şehrin Avrupalıların oturduğu mahal lesinde İtalyan hekimlerin ve bir de eczacının yerleşmiş olduğu bilinmektedir. Ondokuzuncu yüzyılda, Selanikli Rum eczacılar, iatrosophia’lar yanında Avrupa’da yazılmış yabancı tedavi kitaplarını ve bunlardan yapılan Yunanca çeviriderlemeleri kullanmaktaydı. Piskoposluk hastanesi, 1895’te 34 yataklı olarak yeniden açıldı. 1903’de bulaşıcı hastalıklar için bir bölüm ve cerrahi kısmı eklendi. Hastanenin 1898’de, şehir merkezinde açılan eczanesi, yoksullar için günde beş bin reçete hazırlayacaktır. Bu yüzyılda, doktorlar İstanbul’da, Yunanistan’da, Fransa’da, Avusturya’da veya Almanya’da öğrenim görmüşlerdir. 1861’de diplomalı ve diplomasız eczacı arasında fark gözetilmektedir. Rum eczaneler az sayıda ve şehrin ticaret merkezindedir. İlaç hammaddeleri Avrupa’dan ithal edildiği gibi, Selanik afyonu önemli bir ihraç maddesidir. Özellikle İtalya’da ve Fransa’da okumuş olan Yahudi hekimler sayesinde, bu doktorların uyguladığı tedavi modernleşti. 1863’ten sonra İstanbul’daki Mektebi Tıbbiye’ye Yahudiler de kabul edilmeye başlandı. Bu okulda, birçok Selanikli genç öğrenim gördü. Bikour Holim vakfının yeni hastanesi 1908’de açıldı. O tarihte Selanik’te çok sayıda Yahudi eczacı da vardı. Selanik’in güneybatısındaki Avrupalıların mahallesinde, 1865’de Fransız hastanesi, 1894’te İtalyan hastanesi (24 yatak), 1907’de Rus hastanesi (16 yatak) açıldı. Selanik’teki ilk Osmanlı sağlık kurumu ondokuzuncu yüzyılın orta sında açılan Gureba Hastahanesi’dir. 1896’de yapımına başlanan Hamidiye Hasthanesi (200 yatak) 1904’te resmen hizmete girmiştir. 1867’de Beyaz Kule’nin yakınında bulunan askeri hastane, ordunun hizmetinde bulunmasına rağ men, yoksullar için 50 yatak ayırmıştır. Bu hastane 1892 yılında, daha kuzeyde ki yeni bir binaya taşınmıştır. Ondokuzuncu yüzyılda Selanik’teki müslüman doktor ve eczacı sayısı oldukça az idi ve bunlar İstanbul’da eğitim görmüşlerdi. C.A. Bernard’ın Pharmacopée Militaire Ottomane (1844) adlı eseri ile 1866 Fransız Farmakopesi’nin Türkçe tercümesini kullanırlardı ve 1853’de yayımlanan sivil eczacılık uygulaması hakkındaki yönetmeliğe uymaya zorunluydular. Yirminci yüzyıla girerken, Selanik basınında yayımlanan ve eczacılığı konu alan çok çe şitli ilan ve reklam, eczacılar ve kıullanılan ilaçlar hakkında değerli bilgiler vermektedir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|