Bir dinin inanç esasları arasında onun mukaddesâtına hürmet ve tâzimde bulunmak önemli yer teşkil eder. Bununla birlikte tarihe bakıldığında inanların kutsal kabul ettikleri değerlere karşı farklı şekillerde tâzimde bulundukları görülür. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah Teâlâ başta olmak üzere Kur’ân-ı Kerîm, Kâbe-i Muazzama ve peygamber gibi mukaddesâtı tâzim etmenin kalpteki takvadan kaynaklandığı beyan edilmiş ve onları tâzim için bazı ifadelere yer verilmiştir. Allah’ı layıkıyla tâzim edecek ifadeleri bilmenin en sağlıklı yolu, Allah Teâlâ’nın ve Peygamberinin beyanlarını bilmektir. Zira akıl, çoğu zaman tâzimin nasıl ve ne ile yapılacağını bilmekten âciz olduğu gibi insanın tâzim zannettiği bir şeyin Allah katında makbul olmayan hatta merdûd bir şey olması da muhtemeldir. Mukaddesâtı tâzim için kullanılan söz konusu tabirlerin sözlük manaları malum olmakla birlikte ifade ettikleri hususî manaların yeterince inceleme konusu yapıldığı söylenemez. Zira söz konusu ifadeler Müslümanlar arasında yaygın olarak kullanıldığı halde ulaşabildiğimiz çağdaş araştırmalarda bu konuda yapılmış bir çalışmaya rastlayamadık. Büyük oranda maddiyatın geçerli kılınıp maneviyat ve mukaddesâtın geri plana atıldığı çağımızda mukaddesâtı tâzim için kullanılan ifadelerin manalarının ortaya konulmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışmada söz konusu ifadeleri açıklarken ilgili âyet ve hadislerin yanında İslâmî ilimlere ait temel kaynaklara bakılmakla birlikte özellikle evliyayı tâzim sadedinde söylenen “kaddesallahu sirrahü’l-azîz” ifadesinin açıklanmasında tasavvufa dair eserlere müracaat edilmiştir. Ayrıca kullanıldığı mananın net olmaması sebebiyle “kaddesallahu sirrahü’l-azîz” ifadesi hakkında diğerlerine nispetle daha geniş bir açıklamaya yer vermek zorunda kalınmıştır. Mukaddesât arasında Allah Teâlâ’yı tâzim ayrı bir öneme sahip olup Allah’a ait isimlerin geçtiği yerde O’na tâzimi ifade eden kelimelerin kullanılması gerekli görülmüştür. Bu ifadelerin çoğunlukla Allah Teâlâ’yı, O’na layık olmayan sıfatlardan nefyetmek (uzak tutmak) ya da layık olan sıfatları O’na ispat etmek manasında kullanıldığı söylenebilir. Allah Teâlâ, Kur’ân’ı, yüce, şerefli ve aziz gibi manalara gelen kerîm sıfatıyla beraber zikrederek onu tâzim etmiş olduğundan Müslümanlar da Kur’ân-ı Kerîm için aynı veya benzer ifadeleri kullana gelmişlerdir. Aynı şekilde Kâbe-i Muazzama, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere örneklerinde olduğu gibi bazı mukaddes mekânlar için kerîm, şerîf, muazzam, mükerrem ve münevvere gibi kelimelerin kullanılarak tâzimde bulunulmuştur. Hz. Muhammed’i (s.a.v.) tâzim için onun isminin zikredildiği yerde ona salavât okunması vacip kabul edilmiştir. Ashâb-ı kiramdan biri anıldığında “radiyallâhu anh (Allah ondan razı olsun)” denilmesi, vefât eden Müslüman özellikle de âlimler için ise “rahmetullâhi aleyh” ifadesi kullanılmıştır. Allah Teâlâ’yı, tâzim için kullanılan ifadelerin O’nu kemal sıfatlar ile tavsif, noksan sıfatlardan ise tenzih ermek manasında olduğu söylenebilir. Kur’ân-ı Kerîm ve Kâbe-i Muazzama ile beraber yer alan tabirlerin onların mübarek ve muhterem olduğunu ifade etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) başta olmak üzere sahabe, ulemâ ve evliyâ için kullanılan tabirler ise daha çok onlara dua niteliğindedir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|