Felsefe tarihinde Kant, geliştirdiği ödev ahlakı görüşüyle ahlak felsefesinin temel yapı taşlarından birisi olarak kabul görmüş ve özellikle insanı özgür ve özerk bir varlık kılması bakımından onun özgün bir ahlak felsefesi ortaya koyduğu çoğunlukla dillendirilmiştir. Ne var ki, Kant’ın ahlak görüşü daha derin ve ayrıntılı bir analizin konusu yapıldığında ve titiz bir biçimde dini etikle mukayesesi gerçekleştirildiğinde görülecektir ki, onun başardığını söyleyebileceğimiz tek şey, dini etiği kopyalamak, dini etiğin biçimine, içeriğine ve mantığına dokunmadan Tanrı, peygamber, Tanrının rızası, Altın Kural, ilahi buyruk, cennet, Tanrının krallığı gibi anahtar terimlerin yerine akıl, vicdan, iyi niyet, ahlak yasası, koşulsuz buyruk, evrenselleştirilebilirlik, en yüksek iyi, etik devlet/evrensel saf akıl dini gibi seküler kavramlar koymaktır. Tanrının yerini dolduran ve Tanrıyı oynayan bir özne/akıl düşüncesi ise, ne kadar özgürlüğü ve özerkliği tesis ederse etsin, hiçbir biçimde özgün sayılabilecek bir özellik arz etmemektedir. <
Journal Type : Uluslararası
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|