180 yıllık bir geçmişe sahip Türk-Amerikan ilişkilerinin başladığı andan itibaren birçok problemli konuları ihtiva ettiği bilinmektedir. Osmanlı Devletinin gerileme dönemine rastgelen bu ilişkilerin başlangıcı, diğer Avrupa devletleri ile ilişkilerine benzer bir paralellik göstermektedir. 1830, 1862, 1874 anlaşmaları ile başlayan Osmanlı Devleti üzerindeki Amerika Birleşik Devletleri kapitülasyonları ve Osmanlı Devletindeki vatandaşlarının hukuku konusu devamlı olarak Osmanlı Devleti aleyhine gelişmiştir. Birleşik Devletler ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan üç önemli anlaşma, 1830 tarihli Seyr- i Sefain ve Ticaret Anlaşması, 7 Mayıs 1862 tarihli Seyr-i Sefain ve Ticaret Anlaşması ve 11 Ağustos 1874te imzalanan suçluların iadesi ve tabiiyet anlaşmasıdır. Bu çalışmada, Osmanlı Devleti ile ABD arasında yapılan bu anlaşmalarla sağlanan haklar üç aşamada ele alınmıştır: Birincisi, kapitülasyonların kökeni ve tasarlanması, ikincisi, kapitülasyonlarla tanınan dokunulmazlıkların yapısı gereği Amerikan vatandaşlarının girişimlerini koruma iddiası, üçüncüsü, Osmanlı devletinin kendisine kapitülasyonların bu hakların doğrulayıcısı olan yorumlarını veren çeşitli hüküm, kararname ve uygulamaları. Bu anlaşmalardan doğan haklar Osmanlı Devletini o kadar bunaltmıştır ki, bir aralık ülkesindeki bütün Hıristiyan okullarının kapatılması talimatını veren bir kararname yayınlanmıştır. Anadoluda başlayan ayrılıkçı hareketler ve bu hareketlerde ABD uyrukluların müdahaleleri iki ülkeyi birçok kez karşı karşıya getirmiştir. Bu süreçte Osmanlı Devleti izinsiz olarak ABD vatandaşlığına geçenleri Osmanlı vatandaşı saymaya devam ederken, ABD de bu kişileri kendi vatandaşı olarak kabule devam etti. Ermeni sorununun ortaya çıkmasıyla birlikte misyonerlerin çalışmaları artmış ve imtiyazlar ayrılıkçıların elinde adeta gizli bir silah olarak kullanılmıştır. 1890-1915 yılları arasında Anadoluda ve Balkanlarda meydana gelen asayiş olaylarında ABDnin devamlı bir şekilde müdahil devlet olduğu ve anlaşmalarla sağlanan imtiyazları kullandığı görülmektedir. Bu olaylarda misyonerlerin etkisi göz ardı edilemez bir şekilde belgelerle sabit hale gelmiştir. İki devlet arasındaki ilişkilerde karşılaşılan hukuki problemlerin kaynağının iki taraf arasında yapılan anlaşmalarda elde etmek istedikleri şeyin, daha doğrusu Amerika Birleşik Devletlerinin isteklerinin çok farklı olmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri daha fazla imtiyazla Orta Doğuda durumunu güçlendirmek isterken, Osmanlı Devleti büyük bir baskı altında bu hükümleri kabul etmek zorunda kalmıştır. En azından anlaşmaların uygulanması sürecinde, hukuki meselelerde gösterdiği isteksizliği bu tezi güçlendirmektedir. Osmanlı Devleti'nin ABD ile antlaşması yapmaktan kaçınmasının en önemli sebebi, böyle bir antlaşmanın Osmanlı Devleti'nin menfaatine olmamasıdır. Çünkü Osmanlı Devleti, ABD ile yapılan ticaretten, daha önce kapitülasyon antlaşması yaptığı ülkelere göre daha fazla gümrük vergisi alıyordu. Ayrıca Osmanlı Devleti'nin söz konusu dönemde ABD limanlarında ticaret yapacak gemi ve tüccarı da yoktu. Bu kararsızlık daha sonraki uygulamalarda soruna dönüşecektir. Misyonerler anlaşmalarla sağladıkları hukuki durumlarını, Osmanlı Devletindeki gayrimüslimlerin durumunu bahane ederek devamlı bir şeklide güçlendirmişler ve iki ülke arasında birçok krizin yaşanmasına sebep olmuşlardır. Amerika Birleşik Devletlerinde bugün sahiplenilen Ermeni Soykırımı iddialarının ve desteğinin tarihi arka planında da misyonerlerin ve Amerika Birleşik Devletleri tüccarlarının Osmanlı topraklarındaki kurumsal çıkarları söz konusudur. Bazı Ermeniler vatandaş olmak için, bazıları siyasi suçlarından kaçarak sığınmak için ABDye gidiyordu. Misyonerler de Osmanlı Ermenilerinin Amerikan vatandaşlığına geçmelerine destek oluyorlardı. Çünkü misyonerler sadece eğitim vermek ya da Ermenileri kendi mezheplerine geçmeye ikna etmek için değil, aynı zamanda Hıristiyanları Türk yönetiminden kurtaracak kahramanlar yetiştirmeyi de hedeflemişlerdi. Bu niyetlerini gizli ve açık olarak defalarca yazdıkları raporlarda dile getirdikleri biliniyordu. Osmanlı Devletinden izin alamayan Ermeniler bu sefer kaçma yolunu deniyorlardı. Bu çalışmada bahsedilen anlaşma metinlerine, arşiv belgelerine dayanılarak Türk-ABD ilişkilerinin başlangıç döneminde ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve vatandaşlık sorunları çerçevesinde misyonerler ve Ermeni Sorunu ele alınmıştır.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|