Düz radyografiler ve konik ışınlı bilgisayarlı tomografik görüntüleme (KIBT) ile yuşak doku sinyali, manyetik rezonans görüntülemeden sert doku sinyali tam anlamıyla alınamadığı için, sert ve yumuşak dokunun simultane görüntülenmesi henüz mümkün olamamaktadır. Rutin klinik kullanımda olan düz radyografilerin yumuşak doku patolojilerinde tanısal değeri yoktur. Son 10 yılda diş hekimliğinde görüntüleme ağırlıklı olarak KIBT’ye odaklansa da medikal görüntüleme alanında in vivo histolojik görüntüleme olarak nitelendirilen manyetik rezonans görüntüleme (MRG) teknikleri geliştirilmektedir. Bu teknikler oral ve maksillofasial radyoloji alanında anatomi ve patolojiinin görüntülenmesi için adapte edilmekte, disiplinler arası çalışmalarla optimum veri elde edilmeye çalışılmaktadır. Güncel olarak intraoral sarmal geliştirme çalışmaları, sert doku görüntüleme için tanımlanan yeni sekanslar, ultra yüksek manyetik alan kullanan cihazlar ile yapılan çalışmaların literatüre kazandırıldığını görmekteyiz. Maksillofasial MRG’de bir sonraki adım, sert doku görüntüleme sekanslarının ve intraoral sarmalların optimizasyonu ile ultra yüksek alanlara sahip cihazlarda in vivo kullanımı olarak görünmektedir. Ancak bu teknolojinin diş hekimliği klinik uygulamasına girmesi için oldukça uzun bir süreye ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.
With flat radiographs and conic radiated computer tomographic imaging (KIBT), the hard tissue signal from the magnetic resonance imaging is not fully captured, so the simultaneous display of the hard and soft touch is not yet possible. Regular radiographs in routine clinical use have no diagnostic value in soft tissue pathologies. In the last 10 years, imaging in dentistry focuses mainly on KIBT, but in the field of medical imaging, magnetic resonance imaging (MRG) techniques are developed, which are called in vivo histological imaging. These techniques are adapted for the visualization of anatomy and pathology in oral and maxillophasial radiology, with interdisciplinary studies trying to obtain optimal data. Currently, we see the studies of intraoral sarmal development, the new sequences defined for hard tissue imaging, the studies done with devices using ultra high magnetic field have been added to the literature. The next step in maxillophasial MRG appears to be in vivo use in devices with ultra-high fields with the optimization of hard tissue imaging sequences and intraoral swelling. However, we consider that this technology takes quite a long time to enter the clinical application of dental medicine.
Alan : Sağlık Bilimleri
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|