Abstract:

Körfez Savaşı sonrası oluşan uluslararası ortamdan istifade ederek Orta Doğu’daki sorunu çözmek isteyen ABD, Rusya ve bazı Arap ülkeleri, FKÖ’nün içinde bulunduğu durumun da katkısıyla Madrid Konferensı’nda tarafların bir araya gelmesini sağladılar. Madrid Konferansı’nda her ne kadar beklenilen sonuç elde edilememiş olsa da uzun yıllardır aynı masa etrafında bir araya gelemeyen tarafları buluşturması açısından önemliydi. Ardından gelen Oslo I ve özellikle Oslo II antlaşması Mayıs 2020’ye kadar gelen süreci şekillendiren temel antlaşma olma özelliğine sahiptir. Orta Doğu barış sürecinde henüz daimi statü için bir antlaşmaya varılamamıştır. Bu kapsamda bu çalışmada Eylül 1993-Mayıs 2020 arasındaki gelişmeler değerlendirilmiştir. Araştırma döneminde, Gazze’nin özel durumu hariç, Batı Şeria’da kademeli olarak siyasi, ekonomik ve güvenlik işlerinin yürütülmesine olanak sağlayan bir yapının sağlandığı görülmüştür. Çalışmada, araştırma döneminde Batı Şeria’da güvenlik ve kamu düzenin sağlanmasında Filistin Güvenlik Güçleri (FGG)’nin etkin olduğu varsayımı ileri sürülmektedir. Çalışmanın temel araştırma sorusu, “Filistin’de güvenlik ve kamu düzenin sağlanmasında FGG’nin yeri nedir?” şeklinde belirlenmiştir. Bu temel soru “FGG’nin tarihsel gelişimi, organizasyon yapısı ile çalışma biçim ve usulleri nasıldır?”, “İsrail Savunma Kuvvetleri (İSK) ile güvenlik işbirliği FGG’nin etkinliğini nasıl etkilemektedir?”, “Yabancı devlet desteğinin FGG’nin gelişimindeki rolü nedir?” sorularının cevaplanması suretiyle verilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda çalışmanın birinci bölümünde FGG’nin tarihsel gelişimi açıklanmakta, ikinci bölümde FGG’nin kuvvet yapısı ve işlevleri incelenmekte, üçüncü bölümde FGG’nin İsrail güvenlik güçleri ile güvenlik işbirliğinin FGG’ye etkisi tartışılmakta, dördüncü bölümde FGG’nin aldığı yabancı devlet desteği incelenmektedir. Sonuç bölümünde çalışmada elde edilen bulgular özetlenmiştir. Çalışmada, FGG’nin kamu düzeni ve otoritesinin sağlanmasına yönelik olarak işlevsel ve disiplinli bir yapıya ulaştığı gösterilmiştir. Ancak, İsrail’in hukuksuz uygulamaları karşısında halktan gelen tepkilerin ve son dönemdeki gelişmelerin mevcut yönelimi farklı bir istikamete çevirme riski taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.

Keywords: