II. Dünya Savaşı sonrası kapitalizm yeniden düzenlendi. Piyasanın mutlak özerkliğine dayalı laisser-faireci bir kapitalizmden devletin krizleri önlemek için piyasaya müdahalesini öngören Keynesçi Ulusal Refah Devleti (KURD) adı verilebilecek bir devlet modeli ortaya çıktı ve merkez kapitalist ülkelerde devlet bu model uyarınca önemli dönüşümler geçirdi. Tam istihdam, kitlesel üretim ve tüketime dayalı talep yönetimi, korporatist temsil yoluyla refahın tabana yayılması, piyasa ilişkilerinin ulusal olarak ölçeklendirilmesi, olası piyasa başarısızlıklarına karşı ekonomiye kamu müdahalesini öngören bir karma ekonomi anlayışı ve planlama bu modelin karakteristiklerini oluşturmaktadır. Bu model sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasal, toplumsal ve kültürel sonuçlar da yarattı. İşte 27 Mayıs 1960 Darbesi sonrası Türkiye’de uygulamaya konan sosyal-hakçı Keynesçi hegemonya projesi ve İthal İkameci Sanayileşme stratejisi bu modele göre uyarlandı. Devletin kurumsal mimarisi, birikim rejimi, siyasal sahne, siyasal temsil biçimleri bu modele göre yeniden düzenlendi. 27 Mayıs Darbesi sonrası kapatılan Demokrat Parti’nin mirasçısı olma iddiası ile kurulan Adalet Partisi de kendini bu yeni konjonktüre uyarlamak zorunda kaldı. Bu çalışmadaki temel argüman, Adalet Partisi’nin merkez sağ aktörler içinde sosyal demokrasiye en çok yaklaşan parti olduğudur. Bunun nedeni de KURD’un dünya çapında kazanmış olduğu hegemonik konumdur. Ne 1960’tan önce ne de 1980’den sonra sosyal adalete dair bu denli sistematik bir söylem üreten bir merkez sağ parti olmamıştır. AP’nin KURD’u içselleştirmesi bir çevre kapitalist ülke olarak Türkiye’de sosyal devletin ve sosyal güvenlik sisteminin göreli gelişmişlik düzeyini açıklayan önemli olgulardan biridir.
II. Dünya Savaşı sonrası kapitalizm yeniden düzenlendi. Piyasanın mutlak özerkliğine dayalı laisser-faireci bir kapitalizmden devletin krizleri önlemek için piyasaya müdahalesini öngören Keynesçi Ulusal Refah Devleti (KURD) adı verilebilecek bir devlet modeli ortaya çıktı ve merkez kapitalist ülkelerde devlet bu model uyarınca önemli dönüşümler geçirdi. Tam istihdam, kitlesel üretim ve tüketime dayalı talep yönetimi, korporatist temsil yoluyla refahın tabana yayılması, piyasa ilişkilerinin ulusal olarak ölçeklendirilmesi, olası piyasa başarısızlıklarına karşı ekonomiye kamu müdahalesini öngören bir karma ekonomi anlayışı ve planlama bu modelin karakteristiklerini oluşturmaktadır. Bu model sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasal, toplumsal ve kültürel sonuçlar da yarattı. İşte 27 Mayıs 1960 Darbesi sonrası Türkiye’de uygulamaya konan sosyal-hakçı Keynesçi hegemonya projesi ve İthal İkameci Sanayileşme stratejisi bu modele göre uyarlandı. Devletin kurumsal mimarisi, birikim rejimi, siyasal sahne, siyasal temsil biçimleri bu modele göre yeniden düzenlendi. 27 Mayıs Darbesi sonrası kapatılan Demokrat Parti’nin mirasçısı olma iddiası ile kurulan Adalet Partisi de kendini bu yeni konjonktüre uyarlamak zorunda kaldı. Bu çalışmadaki temel argüman, Adalet Partisi’nin merkez sağ aktörler içinde sosyal demokrasiye en çok yaklaşan parti olduğudur. Bunun nedeni de KURD’un dünya çapında kazanmış olduğu hegemonik konumdur. Ne 1960’tan önce ne de 1980’den sonra sosyal adalete dair bu denli sistematik bir söylem üreten bir merkez sağ parti olmamıştır. AP’nin KURD’u içselleştirmesi bir çevre kapitalist ülke olarak Türkiye’de sosyal devletin ve sosyal güvenlik sisteminin göreli gelişmişlik düzeyini açıklayan önemli olgulardan biridir.
and II. After the World War Capitalism has been reorganized. The absolute autonomy of the market by Laser-Faire A state model that could be called the Keynesian National Welfare State (KURD), which predicts the intervention of the state in the market to prevent crises from a capitalism, and in central capitalist countries the state has undergone significant transformations according to this model. Full employment, mass production and consumption-based demand management, the spread of well-being through corporate representation, the nationalization of market relations, a mixed economic understanding and planning, which predicts public intervention in the economy against potential market failures, are the characteristics of this model. This model created not only economic but also political, social and cultural consequences. It is here that the Social-Hakist Keynesci hegemony project and the Importing Industrialization Strategy, which was implemented in Turkey after the May 27, 1960, was adapted according to this model. The state’s corporate architecture, the accumulation regime, the political scene, the forms of political representation were rearranged according to this model. The Justice Party, which was established with the claim to be the heir of the Democratic Party, closed after the May 27 coup, was also forced to adapt to this new conjuncture. The main argument in this study is that the Justice Party is the most close party to social democracy among the central right-wing actors. This is due to the hegemonic position the Kurdish has won worldwide. Neither before nor after the 1960s there was a central right-wing party producing such a systematic speech about social justice. AP’s internalization of the Kurdistan is one of the important facts that explains the relative level of development of the social state and the social security system in Turkey as an environmental capitalist country.
Alan : Hukuk; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|