InSAR (İnterferometrik Sentez Açılımlı Radar) ve GNSS (Küresel Navigasyon Uydu Sistemi) gibi uzay jeodezisi tekniklerinin sağladığı verilerle üst kabuk ve litosferin diğer katmanlarının fiziksel özellikleri ve reolojisine yönelik çok sayıda model geliştirilmiştir. Bu modeller yine deprem tahminlerine yaklaşımda bulunmak üzere intersismik döneme yönelik InSAR çalışmalarında kullanılmaktadır. Ancak herhangi bir fay segmentinde gerilimleri boşaltan büyük depremler, birkaç yüz ile birkaç bin yıllık bir süre aralığında meydana gelirken, genellikle en çok on yıllık bir zaman aralığını kapsayan deformasyon gözlemleri tam bir deprem çevriminde oldukça küçük bir zaman aralığını temsil ederler. Bu kısa süreli deformasyon gözlemlerini sismik tehlikede kullanmak için, fay zonlarının uzayda ve zamanda nasıl deforme olduğuna dair daha iyi modellere ihtiyaç duyulur. Dolayısıyla, tektonik havzalar ve fay zonlarındaki ana segmentler ile diğer yapısal unsurlar etrafındaki deformasyonlara odaklanan ve aynı zamanda gözlemlenen deformasyonlar ile bu yapısal unsurların arasındaki ilişkiyi de ele alan InSAR çalışmaları, deprem tahminleri açısından oldukça önem arz edebilir. Bu bağlamda makalemizde, Kuzey Anadolu Fayı (KAF) üzerinde bulunan Erzincan havzasının tektonik özelliklerini, InSAR ile belirlenmiş deformasyon alanları ile birlikte ele alarak değerlendirmeyi düşündük. Buna yönelik olarak, InSAR tekniğinin çok büyük alanları ve yüzlerce interferogram analizini kapsayan modern kullanımı yerine, havza içine odaklanmış az sayıda interferogramla belirlenen deformasyon alanlarının yapısal jeoloji açısından değerlendirildiği başlangıçtaki eski usül kullanımını tercih ettik. Erzincan tektonik çökme havzasında son yüzyılda iki yıkıcı deprem meydana gelmiştir (1939, M: 7.8 - 8.2 ve 1992, M:6.8). Önceki çalışmalar, havzanın KAF zonu boyunca çek-ayır tipinde bir açılmanın sonucu olarak oluştuğunu göstermektedir. Ovacık fayı (OF) aktivitesi havzayı genişletmektedir. Havzanın doğusunda KAF boyunca en az 75 km uzanan bir sismik boşluk zonu bulunmaktadır. Bu sismik boşluk hattının, batıda yaklaşık 22 km uzunluğundaki Sansa ve doğuda yaklaşık 53 km uzunluğundaki Yedisu olmak üzere, iki ana segmentten meydana geldiği düşünülmektedir. Çalışmamızda, 13 Mart 1992 tarihindeki Erzincan depremi (M = 6.8) sonrasındaki yaklaşık 2.5 yıllık postsismik bir dönem (1993-1995) için, ERS-1 uydusunun SAR verilerinden Farksal İnterferometrik SAR (DInSAR) tekniği ile üretilen bir interferogramda belirlenen deformasyon alanlarını, havzanın yapısal jeoloji unsurlarıyla karşılaştırdık. İnterferometrik deformasyon bulguları Erzincan ovasının kenarlarına yakın tektonik hatlar üzerinde belirginleşmişlerdir. Dikey yön bileşenlerinde çökmeye karşılık gelen yerdeğiştirme miktarları, havzanın kuzey kenarı çevresinde, güney kenarındakilerden daha yüksektir. Havzanın kuzey kenarı ve KAF zonu boyunca, Erzincan kent merkezinin kuzeybatısı ve kuzeyinde gelişen deformasyonlar, doğusu ve kuzeydoğusunda gelişen deformasyonlara göreceyle daha düşük hız ve seviyelerdedir. Bu, her iki alanın birlikte çökerlerken, göreceyle daha yavaş çöken kuzeybatı kesiminde transpresif zonların ve push-up yapılarının gelişmesine ışık tutmaktadır. İnterferogramda, Erzincan ovasının yaklaşık doğu çıkışından itibaren deformasyon gelişimi gözlenmemektedir. Bu nedenle havzanın doğusuna doğru ilerlerken sismik boşluk zonuna yaklaştıkça, KAF segmentinin daha düşük kayma miktarlarına sahip olan bir davranış sergilediği düşünülmüştür. Çalışmamızda ayrıca, 1939 Erzincan depreminin (M: 8.0) Ekşisu (Erzincan) - Bahçe Köyü (Koyulhisar, Sivas) arasında 185 km uzunluğundaki yüzey kırığı haritalamasını içeren, oldukça zor şartlar altında üretilmiş hayranlık ve saygı uyandıran bilim-antik özellikteki eski bir saha raporuna (Stchepinsky vd., 1940) kısaca yer verilmiştir.
With the data provided by space geodesis techniques such as InSAR (Interferometric Sentez-Open Radar) and GNSS (Global Navigation Satellite System), a large number of models have been developed for the physical characteristics and reology of the upper cortex and other layers of litosphere. These models are again used in the InSAR studies for the intersismic period to approach earthquake forecasts. However, large earthquakes that dissolve tensions in any phy segment occur within a period of several hundred to several thousand years, while deformation observations that usually cover a period of ten years most represent a relatively small period of time in a complete earthquake circle. To use these short-term deformation observations in seismic danger, better models are needed on how the phy zones are deformed in space and time. Therefore, the InSAR studies, which focus on deformations around the main segments and other structural elements in tectonic basins and fiber zones and also address the relationship between the observed deformations and these structural elements, may be of great importance in terms of earthquake forecasts. In this context, in our article, we thought to evaluate the tectonic characteristics of the Erzincan pool located on the Northern Anadolu Fee (KAF), along with the defined deformation areas with the InSAR. In this regard, instead of the modern use of InSAR technology that covers very large fields and hundreds of interferogram analysis, we preferred the initial use of the ancient procedure in which the deformation fields determined by a small number of interferogram focused on the pool were evaluated in terms of structural geology. Two devastating earthquakes have occurred in the last century in the Erzincan tectonic collapse pool (1939, M: 7.8 - 8.2 and 1992, M: 6.8). Previous studies show that the pool was formed as a result of a check-in type opening along the KAF zone. The activity of the ovarian tree (OF) expands the pool. In the east of the pool there is a seismic space zone along the KAF at least 75 km. This seismic gap line is believed to consist of two main segments, Sansa, about 22 km long in the west and Yedisu, about 53 km long in the east. In our study, for an approximately 2.5 year post-sympic period (1993-1995) following the Erzincan earthquake (M = 6.8) on March 13, 1992, we compared the deformation areas determined in an interferogram produced by the differential interferometric SAR (DINSAR) technique from the SAR data of the ERS-1 satellite with the structural geological elements of the pool. The findings of interferometric deformation were manifested on tectonic lines near the edges of the Erzincan oval. The amounts of ground change that correspond to collapse in the vertical direction components are higher around the northern edge of the pool, than those on the southern edge. Thro
Alan : Fen Bilimleri ve Matematik
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|