Yaşar Kemal’in Dağın Öte Yüzü üçlemesinde yer alan Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır ve Ölmez Otu romanları, genel olarak Çukurova’nın yoksul dağ köylerinden biri olan Yalak’ta yaşayan insanların yer edindiği olaylardan oluşmaktadır. Pamuk toplama zamanı geldiğinde Çukurova’ya inen köy halkının sosyal ve ekonomik durumu çok kötüdür. Köy topraklarının verimsizliği, tarım ve hayvancılığın gelişmemiş olması, eğitimsizlik, gelir yetersizliği ve bunun yanında toplumsal yapıda güçlü bir eril tahakkümün hüküm sürmesi köy insanının yaşamını sınırlandırmıştır. Köylünün, kasaba tüccarı Adil Efendi’den aldıkları ihtiyaç maddelerinin karşılığını ödeyecek bir geliri olmadığı için Adil Efendi’nin yapacaklarından korku duyması ve köyün Muhtarı Sefer’in köylü üzerindeki amansız baskısı beraberinde bir arayışı getirir. Bu arayış, doğanın zor koşulları altında yaşama tutunmaya çalışan köylüleri, kıtlık ve salgın zamanlarında çıkarılan ermiş yaratma örneğinde olduğu gibi yeni bir ermiş ortaya çıkarma sürecine yönlendirir. Köylüler, sorunlar karşısında mücadele stratejilerini bir umutla yarattıkları ermiş miti üzerinden somutlaştırarak geçici de olsa sorunlarından kurtulmaya çalışırlar. Köylülerin bulunduğu psiko-sosyal ortam da buna olanak sağlar. Bu çalışmada köylülerin kolektif tutumuyla yaratılan bir mitin (Taşbaş Memet), çeşitli halk anlatıları etrafında nasıl büyütüldüğünü ve sonrasında nasıl yıkıldığının dinamiklerini irdeleyeceğiz. Halk anlatılarında sıkça rastladığımız mit olgusuna eril tahakküm açısından sosyo-psişik temelleriyle yaklaşacağımız incelemenin, edebiyatta mit oluşturma süreçleri üzerine yapılacak çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
The Orthodire, the Earth Iron Sky Copper and the Undead Three Novels, which are located in the Yalak Triangle of Yazar Kemal, are generally made up of events in which people living in Yalak, one of the poor mountain villages of Çukurova, are located. The social and economic situation of the village people who descend to Çukurova is very bad when the time of cotton collection comes. The inefficiency of rural land, the undeveloped agriculture and livestock, the uneducated, incomplete income and, in addition, the domination of a strong erill in the social structure have restricted the lives of the village. The fears of what the farmer will do, because there is no income to pay for the reward of the necessary materials they receive from the city merchant Adil Efendi, and the poor pressure of the village's Majesty Sefer on the farmer brings a search. This pursuit leads the peasants trying to live under the difficult conditions of nature to a new process of discovery, as is in the example of the winning creation taken in the times of hunger and epidemic. The peasants try to get rid of their problems by formulating their fighting strategies in front of problems through the myth that they have created with hope, even if they are temporary. The social and psychological environment in which the peasants live is also possible to do so. In this study, a myth created by the collective attitude of the peasants (Taşbaş Memet), we will explore the dynamics of how the various public stories were expanded around and how they were then destroyed. It is believed that the study that we will approach the mythical fact that we often find in the public stories with the social-psychic foundations in terms of eril tackling will contribute to the work on the processes of creating the myth in literature.