İnsanlığın ortak anlaşma aracı olan dilin yapısı, işleyişi ve işlevi açısından değerlendirildiğinde; dilin birçok özelliğiyle sistemler bütünü olarak var olduğu görülmektedir. Milleti meydana getiren, millî kimliği ayakta tutan en önemli unsur olan dil sayesinde kişi en özel duygularını ifade edebildiği gibi yine dil sayesinde sosyalleşmekte, toplumun-milletin bir bireyi olmaktadır. Dil düşüncenin evi olduğuna göre insan diliyle düşünmekte, diliyle yaşamaktadır. Toplumsal değerlerin taşıyıcısı olan dile sahip çıkılmadığı zaman değerlere yabancılaşma ortaya çıkacak; değerlere yabancılaşma da millî kimliğe yabancılaşmayı millî kimliği kaybetmeyi beraberinde getirecektir. Kelimelerin kullanımı sırasında onlara yüklenen anlamlara, sanatlı anlatımlara bağlı olarak farklı şekillerde karşımıza çıkan dil,. Günlük işlerimizde kullandığımız konuşma dili ile ilmî çalışmalarda kullanılan terimlerle yüklü bilimsel dil veya kişilerin duygularını, heyecanlarını anlatırken kullandıkları edebî dil şeklinde birbirinden farklı şekillerde nitelendirilebilmektedir. Dil sistemi içerisinde kelimeler, kullanılışı, onlara yüklenen anlamlar ve ifade şekilleri açısından farklılıklar göstermektedir. Dil düşüncenin evi olduğuna göre insan diliyle düşünmekte, diliyle yaşamaktadır. İnsan düşündüğünü ve düşüncelerini ifade edebildiği müddetçe insandır. Toplumsal alandaki herşey dilde de anlatım bulduğu için onu sürekli değişken kılmaktadır. Kısaca “Evrende değişmeyen tek şey herşeyin değiştiğidir” kuralı toplum ve dil ilişkisinde de değişmez bir gerçektir. İsanlık var olduğu sürece geilşim değişim içeisnde olacak bu deiğişimler de dile yansıyacaktır.