Felsefenin ilerleyip ilerlemediği sorusu sıklıkla felsefe ve bilim arasında bir karşılaştırmaya dayanarak ele alınır. Öyle ki bilimin ilerlediği apaçık kabul edilir ve felsefenin de eğer ilerliyorsa bunun ancak bilime benzerliği sayesinde olanaklı olduğu düşünülür. Bilim ile kast edilen de genellikle kuramsal fiziktir. Bu yazıda bilimin ilerleyip ilerlemediği sorusunu ele almadım. Felsefenin ve bilimin aynı ölçütlere göre değerlendirilmesinin gerekliliğini de sorgulamadım. Ancak söz konusu karşılaştırmada yaygın olarak bir çifte standart uygulandığını belirtmek istiyorum. Göstermeye çalıştığım literatürde önerilen ölçütlerin her iki alana da tutarlı biçimde uygulanması durumunda birinin ilerlemediğini söylemenin tek yolunun diğerinin de ilerlemediğini söylemek olduğu. Ölçütün kullanılmasındaki bu yaygın çifte standardın temelde bilim ve felsefe eğitiminin yapısından kaynaklandığını öne sürüyorum.
The question whether philosophy is progressing or not is often addressed on the basis of a comparison between philosophy and science. So that it is clear that science is progressing, and if philosophy is progressing, it is believed that this is possible only through the similarity of science. Science is usually theoretical physics. In this article I have not discussed whether science is progressing. I have not questioned the necessity of the philosophy and science to be assessed according to the same standards. But I would like to point out that in this comparison a double standard is widely applied. The only way I try to show in the literature is to say that if the proposed standards are consistently applied to both fields, the only way to say that one does not progress is to say that the other does not progress. I suggest that this common double standard in the use of the measurement is basically derived from the structure of science and philosophy education.