II. Köktürk Kağanlığı’nı yıkıp Ötüken Uygur Devleti adıyla bağımsız bir yönetim ortaya koyan Uygurlar, Orta Asya Türk tarihi içerisinde geliştirdikleri kültürel ve dinî sistemlerle bilinmektedir. Yaşanılan coğrafya üzerinde Soğd, Tohar ve Çinlilerle gerçekleşen ticaret temelli ilişkiler neticesinde Uygur toplum yapısında değişmeler meydana gelmiştir. Uygurlar özelinde Türk toplumu içerisinde gerçekleşen yenilikler arasında yerleşik yaşama geçme, Orta Asya’ya özgü dinler olan Manihaizm ve Budizm’i benimseme, alfabe değişikliği gibi değişimler yer almaktadır. Savaşçı ve göçebe bir topluluk olan Uygurların toplum yaşamlarında gerçekleşen en önemli yenilik dinî değişimdir. Milattan sonra 3. yüzyılda Mani kuruculuğunda sistematik bir hâle getirilen Manihaizm, Uygurlarca Bögü Kağan döneminde devlet dini olarak kabul edilmiştir. Aydınlıkkaranlık ve iyilik-kötülük gibi ikiliklere dayanan bu öğreti, kurtuluşu Beş Emir ve Üç Mühür’e riayet etmeye dayandıran bir inanç sistemidir. Et yemeyi, canlıları öldürmeyi yasaklayan bu öğreti, Türk toplum yapısıyla taban tabana zıt olmasına rağmen, başlarda Bögü Kağan ve aile üyelerinin benimsediği bir din hüviyetinde yönetici sınıfı tarafından kabul edilmiştir. İlk kez Uygurlarla bir devlet dini hüviyetine bürünen Manihaizm, başlangıçta Uygur hanedanlığı içerisinde sıkışıp kalsa da zamanla Budizm ile yan yana ilerleyen bir inanç sistemi olarak Uygurlardaki dinî serbestliğin göstergesi olmuştur. Ötüken Uygur Devletinin siyasi koruyuculuğunda gelişen Manihaizm, Uygurların Kırgızlar tarafından yıkılışına değin varlığını sürdürmüştür. Kırgızlar tarafından 840 yılında yıkılan Uygurlar, Tarım havzasına yönelerek Koço Uygur Devletini kurar. Buda dininin sağlam temeller üzerine inşa edildiği bu dönem, Türk Budizmi açısından bir zirve dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Budizm’in Türkler arasında görülmeye başladığı dönem, her ne kadar Köktürk dönemi olsa da Buda dininin kitleler hâlinde Uygurlarca benimsenmesi, 9. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Budizm’in toplumsal kurtuluşu hedef alan Mahāyāna mezhebini tercih eden Uygurlar, özellikle Soğd ve Çinliler yardımıyla bu öğretiye ait inanç sistemlerini öğrenerek kökeni işlek Soğd yazısına dayanan Uygur alfabesiyle dinî eserler ortaya koymuştur. Manihaizm ve Budizm temelinde bu öğretilerin düşünce sistemlerini tecrübe eden Uygurlar, özellikle bireysel ve toplumsal kurtuluşa dayanan bu inanç sistemleri düzeyinde gelişmiş bir toplum yapısı meydana getirmiştir. Hem Manihaizm hem de Budizm içerisinde bu dinin manastır dışındaki sivil halka emrettiği uygulamalardan biri olan sadaka kültürü, bu öğretiler temelinde kavramsal bir zenginliğe sahiptir. Manihaizm’de canlıları öldürmeme, içki içmeme, zina yapmama, doğruluk gibi erdemler olarak bilinen Beş Emir içerisinde ilk sırada yer alan sadaka kavramı, Seçkinler ve Dinleyiciler şeklinde iki gruba ayrılan Manihaist toplumun üzerinde önemle durduğu kavramlardan biri olma özelliğini taşımaktadır. Dinleyici sınıfı olarak bilinen sivil halkın ruhban sınıfına yaptığı maddi yardımlar olarak da ifade edilen sadaka kavramı, bu öğreti içerisinde bir zorunluluk olarak Seçkinler sınıfı tarafından ustaca teorisi oluşturulmuş, sivil halkı dinî uygulamalara çekecek vaatlerin olduğu bir gelenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Budizm temelinde Buda adaylarının aydınlanma yolunda sahip olması gereken cömertlik erdemi ile ilişkili olan sadaka uygulaması, tıpkı Manihaizm’de olduğu gibi, ruhban sınıfına yönelik bir yardımlaşma örneği olması ile beraber Bodisattvaların kendi kişiliklerinde canlı varlıklara hem maddi hem de manevi (şefkat) olarak yaptıkları fedakârlıklar olarak bilinmektedir. Bu doğrultuda eldeki yazı, Eski Uygurlara ait Manihaist ve Budist eserlerde yer alan sadaka kavramına dair malzemelerin sahip olduğu nitelikleri, Manihaizm ve Budizm doğrultusunda gösterme amacından ileri gelmektedir. Bu çalışmada, öncelikle Manihaizm ve Budizm özelinde ilgili öğretilerin sadaka kavramına bakışı, çeşitli araştırmacılarca yapılan değerlendirmeler neticesinde bir araya getirilerek Uygur dönemi yazılı belgelerinde tanıklanan sadaka uygulamasının Eski Uygurlarda karşılık bulup bulmadığı, tespit edilen sekiz madde ile ortaya konup Manihaizm, Budizm ve Uygurlar temelinde sadaka kavramının sahip olduğu tür, içerik ve getireceği faydalar ortaya konarak sadaka kültürü açısından Manihaizm ve Budizm arasında gelişen ortaklıkların sebepleri işlenmeye çalışılacaktır.
and II. The Uighurs, who destroyed the Köktürk Kağanlığı and established an independent government under the name of the Five Uighur State, are known for their cultural and religious systems developed in the history of Central Asia. As a result of trade-based relations with Cold, Tohar and the Chinese on the living geography, changes have occurred in the Uighur society structure. In the Uyghur particular, the innovations that occur within the Turkish society include the transition to settled life, the adoption of the Manichism and Buddhism, the religions of Central Asia, and the alteration of the alphabet. The most important innovation that occurs in the society of the Uighurs, a warrior and immigrant community, is the religious change. Three after Milton. Manichism, brought to a systematic state in the founding of the Mani in the century, was recognized as a state religion in the Uighur Bögü Kağan period. This doctrine, based on dualities such as darkness and goodness and evil, is a system of belief that ensures salvation to follow the Five Commandments and the Three Mukhurs. This doctrine that prohibits meat eating, killing the living, although it is contrary to the base with the Turkish community structure, was initially accepted by the ruling class in a religious provision adopted by Bögü Kağan and family members. The Manichism, which was for the first time a state religious benefit with the Uyghurs, was an indicator of religious freedom in the Uyghurs as a system of beliefs that progressed alongside Buddhism, although it was initially stuck within the Uyghurs. The Manichism, which developed under the political protection of the Fifth Uighur State, continued to exist until the destruction of the Uighurs by the Kyrgyz. The Uighurs, destroyed by the Kyrgyz people in 840, headed to the Agricultural Basin and founded the Koço Uighur State. This period in which the Buddhist religion was built on a solid foundation is a peak period in the Turkish Buddhism perspective. The period in which Buddhism began to be seen among the Turks, although it was the Köktürk period, the Uighur adoption of the Buddhist religion in the masses is dated to the 9th century. The Uighurs who prefer the Mahāyāna mosque, which aims to social liberation of Buddhism, especially with the help of the Cold and Chinese, learned the system of beliefs of this doctrine and presented religious works with the Uighur alphabet based on the Cold writing. The Uighur, who experienced the thinking systems of these doctrines on the basis of the Manichism and Buddhism, created a advanced social structure at the level of these beliefs systems,
Alan : Filoloji
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|