Ülkelerin siyasal, ekonomik, sosyal, teknolojik, kültürel ve demografik alanda yaşanan değişimlere koşut nitelikte evrimlenen bu değişim kamu yönetimi alanında daha etkin, şeffaf, verimli, ergonomik ve rasyonel bir yönetim anlayışına ulaşma çabalarının bir bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle yakın dünya tarihine bakıldığında 1929 büyük buhran ile başlayan, İkinci dünya savaşı ile dünyayı saran refah devleti anlayışında devlet, toplumu yönetmedeönemli role sahip, asıl aktördü. Ancak zaman ve koşullar değişmesi ile birlikte özellikle 1970’li yılların başından itibaren, kamu politikalarının formülasyonu ve uygulanmasında devletin bu başat rolü sorgulanmaya ve reform istekleri ve çabaları ivme kazanmaya başladı. İdarenin bir reform sürecine tabi tutulmasının gerekçeleri olarak başlıca öne çıkan nedenlere bakıldığında geleneksel kamu yönetiminin verimsizlik, hantallık, etkin olmama, bürokratik tıkanıklıklar, vatandaşın beklentilerinin karşılanmaması gibi sorunlara sebep olmasının temel kaygılar olduğu görülmektedir. Özellikle 1980’li yılların başından günümüze kadar gelinen süreçte küreselleşmenin de etkisi ile bu sorunların yeni bir kamu yönetimi anlayışı ile çözülebileceği yönünde ortaya atılan görüşler ve bu görüşlere dayalı politik uygulamaları oldukça geniş bir kitle tarafından benimsenmeye başladı ve geleneksel kamu yönetimi anlayışı yerini yeni kamu yönetimine/işletmeciliğine anlayışına bırakmaya başlamıştır.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|