14. yüzyılda İngiliz Edebiyatı’nın öncülerinden biri The Cantenbury Tales adlı eser 14. yüzyılda Geoffrey Chaucer tarafından yazılmıştır. 600 yüzyıl sonra bu eser A. Vahit Turhan tarafından 1949 yılında bir seminer dersinin uzantısı olarak “Canterbury Masalları” başlığıyla çevrilmiştir. Eser özgünlüğü ve İngilizlere özgü mizah anlayışı açısından İngiliz Edebiyatı tarihinde önemli bir yeri vardır. Türk çeviri tarihi açısından ise, Cumhuriyet döneminde Batıdan yapılan ilk mizah çevirisidir. Bu yazıda mizah çevrisinde kültürel uzaklık ve farklılıkların çeviri ve çevirmen kararları üzerindeki etkileri tartışılmıştır. Bu amaçla yöntemsel olarak Hans Vermeer’in Skopos Kuramında yer alan “para-kültür”, “dia-kültür” ve “idio-kültür” kavramları üzerinden öncelikle Chaucer’ın İngiliz edebiyat tarihindeki yeri incelenmiş; ardından bu eserin çevirisinin içinde yaşanılan dönemden ve toplumsal koşullardan ne şekilde etkilendiği yorumlanarak açıklanmıştır. İngiliz edebiyatını Türk edebiyatına tanıştırma amacını güden filolojik bir çeviri olarak Türk yazın dizgesindeki yeri, akademik bir etkinlik olarak önemi ve çevirmen kimliğinin çeviri kararlarını etkilemedeki rolü üzerinde durulmuştur. Buna ek olarak birbirinden çok farklı mizah anlayışına sahip iki kültürün temelde evrensel olarak insani duygularına seslenen bir eserde ne şekilde buluşabileceğini çeviri metindeki verilerden yola çıkarak açıklanmıştır. Bu çerçevede yazı yöntemsel olarak kaynak ve erek kültür kanadı olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler izleksel olarak şu şekilde sıralanmıştır; Canterbury Masalları’nin İngiliz kültüründeki yeri (para-kültür), yazar Geoffrey Chaucer yazar olarak toplumdaki yeri (dia-kültür) ve bireysel olarak yazar kimliği (idio-kültür) üzerinde durulmuştur. Yazının esas inceleme kısmı olan ikinci bölümü Türkçe çevirisinin söz konusu dönemdeki toplumsal ve ulusal yeri(para-kültür), akademik bir etkinlik olarak tarihi önemi (dia-kültür) ve bu etkinliği başlatan ve yönlendiren kişi olarak Prof. Dr. A. Vahit Turhan’ın aydın çevirmen kimliği incelenmiştir. Sonuç olarak Türk yazın dizgesinde “ehlîleştirme” stratejisiyle ile sonlanan çevirinin filolojik bir etkinlik olarak nasıl "yayınlanmış bir ürüne" dönüştüğünün öyküsü çeviri tarihi bağlamında değerlendirilmiştir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|