Keratokistik odontojenik tümör (KKOT) odontojenik kaynaklı, dental laminadan gelişen ve tümör olarak sınıflandırılan kistik bir lezyondur. KKOT orofasiyal bölgede maxilla ve mandibulada, sıklıkla da mandibulanın ramus ve angulus bölgelerinde görülür. Agresif davranış gösteren ve nüksetme oranı yüksek benign bir neoplazmdır. Radyografik olarak lezyonlar yuvarlak veya oval şekilli, bazen de tarak şeklinde multiloküler görüntü sergiler ve gömülü bir diş ile ilişkili olabilir. Bu vaka raporunda, sol alt gömülü üçüncü molar diş ile ilişkili, iyi sınırlı ve geniş uniloküler radyolüsent bir lezyon rutin panoramik radyografik incelemede tesadüfen tespit edildi. İleri görüntüleme amacıyla bölgeden konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) görüntüleri alındı. Lezyonun radyografik özelliklerine göre dentigeröz kist ön tanısı kondu. Hasta olası tedavi seçenekleri için Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı’na konsülte edildi. Tedavide ilk olarak lokal anestezi altında marsupializasyon işlemi gerçekleştirildi. İlk operasyondan 4 ay sonra lezyon boyutları küçüldüğünde, cerrahi olarak enükleasyon yapıldı. Histopatolojik incelemede lezyonun parakeratinize epitel ile çevrili olmasından dolayı kesin teşhis olarak KKOT olduğu rapor edildi.
Keratocistic odontogenic tumor (KKOT) is a odontogenic source, developing from dental laminate and classified as a tumor. KKOT occurs in the oropathic area in maxilla and mandibula, often in the ramus and angulus areas of the mandibula. It is a benign neoplasm that shows aggressive behavior and has a high rate of scratch. Radiographically, lesions can be related to round or oval shapes, sometimes multi-local images in the shape of a scratch and a buried tooth. In this case report, a well-limited and broad unilocular radiolusent injury associated with the third molar tooth under the left was randomly detected in a routine panoramic radiographic examination. For further viewing the area was taken conic radiated computer tomography (KIBT) images. According to the radiographical characteristics of the lesion, the dentigerous cyst was pre-diagnosed. The patient was consulted with the Anabolic Department of Oral and Chronic Surgery for possible treatment options. The treatment was initially carried out under local anesthesia. 4 months after the first operation, when the size of the injury was reduced, surgery was carried out. In the histopathological examination, it was
Alan : Sağlık Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|