Erken dönem tefsir tarihi alanına ait bu çalışma, hicrî ilk dört asırda tefsirlerle klasik Arapça sözlükler arasındaki irtibatı konu edinmektedir. İki disiplinin temasını incelemek, tefsir literatürüyle sözlük yazını ilişkisinin, yönünü, mahiyetini ve vasfını ortaya koymayı sağlar. Bunun için öncelikle ilk dört asra ait sözlük ve tefsir malzemesi metin incelemesi yöntemiyle tetkik edilmiştir. İlk dört asırda Arapça sözlükçü-lük faaliyetlerindeki canlılık, çok sayıda güçlü metin üretiminden anlaşılmaktadır. Bu dönemdeki eser çokluğu, temsil değeri yüksek Arapça sözlükleri çalışmada tercih etmeyi gerekli kılmaktadır. Özellikle tefsir noktasında daha fazla veri sunabilecek sözlüklerin çalışma kapsamına dâhil edilmesi, tezin ana me-selesinin tefsir-sözlük ilişkisini yoklamaya dönüklüğünden kaynaklanır. Çalışmanın zamansal sınırlaması-nın dört asırla kayıtlanması, Arapça sözlüklerin zirve çağı olarak tarif edilen eşikte durmayı gerektirmiş-tir. Bu zamansal eşiğe itibar etmenin tarihî dönemlendirmelerin etkisini izleme noktasında olumlu katkısı vardır. Üstelik beşinci asırda sözlüklerin şerh ve haşiye döneminin başladığı bilgisine itibar edilirse, bu kırılma noktasına kadarki aralıkta geniş bir tefsir verisiyle karşılaşacağımız umulur. Ancak diğer yönden çalışmanın kapsamını, hicrî ilk dört asırla sınırlandırmanın olumsuz bir tarafı da vardır. Söz konusu za-mansal sınırlandırmanın menfi etkisi, türler arası ilişkiyi tespitin zorluğudur. Bu durum, bahsi geçen sü-reçte üretilen eser türlerinin dağılımından kaynaklanır. Yani ilk dört asırlık zamanda, tefsirler genellikle bu sürecin başına konumlanırken, sözlüklerin yoğunlaştığı kısım bu sürecin sonlarına tekabül eder. Dola-yısıyla tefsirlerin sözlükler üzerindeki etkisini incelemek mümkünken, aksi yöndeki etkiyi yani sözlükle-rin tefsirler üzerindeki tesirini incelemek zorlaşmaktadır. Bu nedenle ilk dört asra ait sözlüklerin, tefsirler üzerindeki etkisini izlemek için dördüncü asırdan sonraki tefsir ürünlerini incelemek gerekir. Nitekim dilbilimsel tefsirlerin, sözlüklerin şahlanış dönemi addedilen dördüncü asırdan ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Zira eserlerin ve eser türlerinin etkileşim zincirinden azade kalması düşünülemez. Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) el-Keşşâf’ı, Ebû Hayyân’ın (ö. 745/1344) el-Bahrü’l-muḥîṭ’i ve Kurtubî’nin (ö. 671/1273) el-Câmiʿ li-aḥkâmi’l-Ḳurʾân’ı gibi kelime tahlillerine ağırlık veren tefsirler, geçmiş sözlük birikiminin dilbilimsel tefsirlerin yazımı için gerekli koşulları hazırladığına işaret eder.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|