1980’ler sonrasının Türkiye’sinde ekonomi-politik alanın yeniden biçimlenmesi, toplumsal ve ideolojik alana ilişkin olandan özerk düşünülemez. Ana akım yaklaşım, ekonominin liberalizasyonunu takiben, bireyin toplumdan önce gelerek kimlik ve etnisite gibi farklı toplumsal taleplerin siyasetin temel referans noktasını oluşturduğu iddiasındadır. Devlet merkezli anlayışın homojenleştirici ve tekelci siyasal kültürüne meydan okunduğu bu sürecin meşruiyet işlevini ise ana akım liberal yaklaşımın sivil toplum ve demokratikleşme söylemi oluşturmaktadır. Toplumsal gerçekliğe ilişkin ekonomi-siyaset, devlet-toplum gibi kategoriler arasındaki ilişkiselliği reddeden bu yaklaşımların her ikisine birden eleştirel olanı ise ekonomi ile doğrudan ilişkili unsurların kimlik siyaseti içinde dönüştürüldüğü görüşündedir. Bu unsurların siyaset alanının dışında bırakıldığı bir siyaset biçiminin ve devletin toplumsal sınıflara nötrlüğü algısının tersine, mücadele alanı olarak devlet kavrayışı kimlik politikalarında gizlenen sınıf siyasetini görünür kılacaktır.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|