Türkçenin ulaşılabilen en eski yazılı kaynakları VII. yüzyılda yazılan Orhun yazıtları ve yazmalı dönem olarak da tanımlanan ve XIII. yüzyıla kadar yaygın olarak yazılan Uygur metinleridir. Eski Türkçe, Türkler’in İslâmiyeti kabul etmeden önce Yukarı Yenisey, Orhun, Talas, Aral gölü, Maverâünehir, Moğolistan bozkırları, tarım bölgesi ve civarında kullandıkları Türk dilidir. Türklerin sosyal yaşamları, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel bakımdan ve inançları bakımından Eski Türkçe, iki ayrı saha olarak değerlendirilebilir: Kök-Türkçe ve Uygurca. Bu iki sahada, Batı Türkçesi (Oğuzca), yani Türkiye Türkçesinin izlerini Kök-Türkçede bulmak daha fazladır. Oğuzlar, Anadolu’da tam bir yerleşik hayata geçince bu yaşam tarzının gerektirdiği çok yönlü, farklı ve değişik fikir akımlarını benimseyerek dönemin kültür hayatına hem tercüme yaparak hem te’lif eserlerle Türk İslâm uygarlığını inşa etmişlerdir. Birçok ilmi sahada Türk Rönesans’ı yaşayan Oğuzlar, Oğuz lehçesini de ölçünlü bir dil seviyesine çıkarmayı başardılar. Râhatu’n-Nüfûs adlı eser, Gelibololu Mustafa Âlî tarafından yazılmış, cinsel sağlık konusunu anlatan bir bâh-nâmedir. Bâh-nâmeler’in ana teması ve fikir yapısı, cinsel sağlık, cinsel hastalıklar ve bu hastalıkların tedavisi için çözüm arayışlarıdır. Bu eserler, cinsel bilgiler içeren birer sağlık ansiklopedileridir. Bāh-nāmeler, bir bakıma geleneksel tedavi yöntemlerinin bilimsel tedavi yöntemlerine evrilmesidir. Bu eserler, ayrıca beden bakımı ve temizliğinin sağlıklı bir yaşam için gerekliliğine ve önemine de değinmektedir. Bāh-nāmelere ansiklopedik bir husus kazandıran; botanik, zooloji, farmakoloji, halk sağlığı ve genel kültür gibi çok zengin disiplinlerle bāh-nāmelerin ilişkili olmasıdır.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|