Küresel gelişme ve değişimlerin etkisiyle dünya genelinde siyasi, iktisadi ve idari birçok alanda yeni kavramların benimsendiği bilinmektedir. Kimi zaman özellikle kentte yaşayanlar ve kentler için olumsuz sonuçlar doğurduğu için eleştirilen bu değişim sürecine hâkim olan kavramlardan biri rekabet olarak karşımıza çıkmaktadır. Genellikle özel sektörün vazgeçilmezi şeklinde tanımlayabileceğimiz bu kavramın günümüzde kamu sektörü, kurumları ve personeli açısından da benimsendiği bilinmektedir. Bu noktada artık sadece işletmelerin değil, yönetim birimlerinin ve hatta ülkelerin yarışması gündeme gelmektedir. Yaşanan gelişmeler kapsamında ise bazı kurumlar tarafından ülkelerin rekabet güçlerini yani rekabet edebilirlik kapasitelerini tespit edebilmek için yıllık endeksleme çalışmaları yapılmaktadır. Şüphesiz ki, ülkeleri etkileyen bu süreçten, kentler de nasibini almaktadır. Dolayısıyla kentler için de ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından benzer çalışmalar yürütülmektedir. Rekabet gücüne sahip olmanın ekonomik unsurlardan geçtiği gerçeğini esas alan kent yönetimleri ise, yatırımcıyı kente çekme çabaları ile dikkat çekmektedir. Dolayısıyla yatırımcıyı kente çekebilmenin bir yolu olarak, yerel ve yöresel ayrıcalıklar aracılığıyla, markalaşma ve rekabet sürecinin kentleri de etkilemeye başladığı bilinmektedir. Marka kent ve girişimci kent kavramları bu etkinin somut bir yansıması olarak literatürde yerlerini almışlardır. Ancak kimi kentlerin markalaşmayı yalnızca küresel firmalara ev sahipliği yapmak şeklinde algıladığı da bir gerçektir. Hazırlanan raporlar incelendiğinde ise, bu süreçte tüm kentlerin aynı düzeyde güçlenmediği hatta bölgeler arası eşitsizliğin kentler arasına yayıldığı sonucu çıkarılmaktadır.
With the influence of global development and change, it is known that new concepts are adopted in many political, economic and administrative areas around the world. Sometimes one of the concepts that dominate this process of change, especially because it has negative consequences for the people living in the city and cities, comes to us as a competition. It is often known that this concept that we can define as the indispensable form of the private sector is adopted today in terms of the public sector, institutions and staff. At this point, the competition is now on the agenda not only of
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|