Medikal uygulama, sağlığı korumak ve sağlığı geri getirmek için yapılan faaliyetlerin tümüdür. Daha kısa bir ifadeyle “şifa sanatı ya da tıp sanatı” da denilebilir. Bu bağlamda medikal ve tıp ifadeleri birbirleriyle iç içe veya bağlantılı olması nedeniyle konuyu tıbbî açıdan ele almak daha doğrudur. Günlük yaşamda meslek ahlakı olarak bilinen etik, ahlakın felsefî boyutu olup, pek çok meslekle yakından ilgilidir. İnsanlık için önemli mesleklerden olan tıp bilimi için de etik oldukça önemli bir konudur. Zîra, bu husus evrensel olup, insan haklarıyla ilgilidir. İnsanların en önemli ihtiyacı sağlıktır; doktora ve onun yardımcıları olan diğer sağlık çalışanlarına ihtiyaç duymayan kimse yoktur. Sağlık alanında çalışanlar, tedavi sürecinde, insanların en mahrem bilgilerine vakıf olurlar; ancak, kişisel bilgilere sahip olanlar, bu bilgileri hukukun zorunlu kıldığı haller dışında ve yasal yükümlülük gereği, kimseyle paylaşamaz ya da veremezler. Örneğin; Türk Ceza Kanunu’nda (m.134; 136) tabiplerin hastaları ile ilgili mahrem bilgileri paylaşmaları yasaklanmıştır; yasada, bu davranışı gösterenlerin cezalandırılacağı öngörülmüştür. Ancak, mahkemede görülen bir davanın çözülmesine yardımcı olmasında zorunluluk bulunması ve mahkemece istenmesi kaydıyla, hekim, mahrem bilgileri verebilir. Diğer yandan yasalar aykırı bir biçimde bireyler üzerinde deney yapmak (m.90), organ ve doku ticareti (m.91), çocuk düşürtme (m.99), kısırlaştırma (m.101), cinsel saldırı (m.102), cinsel taciz (m.105) gibi konularda tıbbî etik bağlamında ele alınabilir. Her ne kadar Türk Ceza Kanunu’nda konuyla ilgili gerekli yaptırımlar öngörülmüşse de, uygulamada çok önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. Zîra, hukuk devleti olmanın en önemli göstergesi; mevcut kanunların, bireylere, her hangi bir şekilde ayrım yapılmadan, etkili bir biçimde uygulanmasıdır. Diğer yandan tıbbî etik konusunu oluşturan davalar, ülkemizde çok uzun sürmekte ve hakları ihlal edilen bireyler bu süreçte çok fazla yıpranmaktadır. Sonuç olarak, medikal etik konusu evrensel bir sorun olup, özellikle ülkemizde de bu sorun yoğun biçimde yaşanmaktadır; ancak yaşanan olayların ne yazık ki büyük çoğunluğu kayıtlara geçmemektedir. Bunun da toplumsal, kültürel, psikolojik ve yönetsel sebepleri vardır. Tıbbî etik sorununun çözülebilmesi için, yasal düzenlemelerin yanı sıra, bu yasaların etkili bir biçimde uygulanması; ayrıca, bu alanda eğitimle ilgili ciddî çabaların sergilenmesi gerekir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|